Site icon İcra Hukuku | İcra ve İflas Hukukuna Dair Her Şey….

Kal’e ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde, telafisi imkansız zararların meydana geleceği nazara alınarak, bu konuda verilen kararların da  kesinleşmeden  icra  edilemeyeceği  kabul edilmelidir.

T.C.

YARGITAY

12. Hukuk Dairesi

ESAS NO : 2023/884

KARAR NO: 2023/8090

Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkiki borçlu tarafından istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi Şeyma Başkan tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:

Borçluların icra mahkemesine başvurularında, sair şikayetleri ile birlikte takibe konu ilamın kesinleşmediğini, kesinleşmeden takip konusu yapılamayacağını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini talep ettikleri, ilk derece mahkemesince; şikayetin kabulü ile takibin iptaline karar verildiği, alacaklı tarafından ilk derece mahkemesi kararına karşı istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince; alacaklının istinaf başvurusunun kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve şikayetin kısmen kabulü ile  takibin 79.954,52 TL asıl alacak ve bu alacağa isabet eden 13.604,00 TL işlemiş faiz, 40.000,00 TL asıl alacak ve bu alacağa isabet eden 9.213,00 TL işlemiş faiz, 52.373,76 TL asıl alacak ve bu alacağa isabet eden 8.911,00 TL işlemiş faiz, 200.000,00 TL asıl alacak ve bu alacağa isabet eden 30.280,00 TL işlemiş faiz, 62.356,00 TL mahkeme vekalet ücreti ve bu alacağa isabet eden 400,00 TL işlemiş faiz, 4.528,70 TL mahkeme masrafı ve bu alacağa isabet eden 27,00 TL işlemiş faiz, 30.907,98 TL mahkeme karar harcına dair alacak kalemi ve bu alacağa isabet eden 183,00 TL işlemiş faiz yönünden iptaline karar verildiği, bu karara karşı borçlu tarafından temyiz yoluna başvurulduğu görülmektedir.

6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla uygulanması gereken HUMK’nun 443/1(HMK. 367/1 m.) maddesi gereğince, temyiz kararın icrasını durdurmaz. Yani kural olarak kararın kesinleşmemiş olması, kararın yerine getirilmesini önlemez. Bu kuralın istisnaları da yine yasalarda düzenlenmiştir. 

Taşınmaza ve buna ilişkin ayni haklara, aile ve şahsın hukukuna ilişkin ilamlar  (HUMK.443/4 m.),

Mahkumiyete ilişkin ceza ilamlarının tazminat ve yargılama giderlerine ilişkin kısımları, (5275 sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun’un 4.maddesi),

Kira tespit ilamları (12.11.1979 tarih 1979/1-3 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı),

Menfi tespit davasına ilişkin ilamlar ( İİK 72. Madde),

Yabancı Mahkeme ilamlarının tenfizi hakkındaki kararlar ( MÖHUK. 41/2 ),

Sayıştay Kararları (832 sayılı Sayıştay Kanunu 64. Madde),

İdare aleyhine açılan haciz veya ihtiyati haciz uygulamaları ile ilgili davalarda verilen kararlar (2577 sayılı  İYUK 28/1),

Mülkiyetin tespitine ilişkin olmaları nedeniyle istihkak davasının kabulüne dair ilamlar kesinleşmeden infaz edilemez.

Kal’e ilişkin davalar sonunda verilen kararların kesinleşmeden icrası ve daha sonra hükmün bozulması halinde, telafisi imkansız zararların meydana geleceği nazara alınarak, bu konuda verilen kararların da  kesinleşmeden  icra  edilemeyeceği  kabul edilmelidir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 02.03.2016 tarih 2014/8-812 E, 2016/214 sayılı kararı)

Menfi tespit ilamları, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin, ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin de ayrıca takibe konu edilmeleri söz konusu olamaz.

Diğer bir anlatımla; borçlunun borçlu olmadığını kanıtlamak için açtığı menfi tespit davası sonunda alınan ilam, yargılama gideri ve tazminata ilişkin bölümleri, davanın kabulü ya da reddine ilişkin bölümü ile bir bütündür. Bu kalemlerin kesinleşmesi ve infazı ancak bir bütün olarak ilamın kesinleşmiş olmasına bağlıdır. Dolayısıyla, ilamın esas hakkındaki hükmü kesinleşmeden vekalet ücreti ve icra inkar tazminatına ilişkin hüküm bölümü ayrıca infaz ve icra takibine konu edilemez. (HGK. 07/11/1990 tarih, 1990/12-46 esas, 1990/564 karar sayılı  kararı, Dairemizin 28/04/2014 tarih  2014/8704  esas, 2014/8483 karar sayılı kararı)

Somut olayda; takip dayanağı  Konya 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2016-/742 esas 2022-108 karar sayılı ilamı ile davanın menfi tespit davası olarak açıldığı sonrasında istirdat davasına dönüştüğü, ilamın kesinleşmediği, takibe ise ilamda hükmedilen alacak, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderlerinin konulmuş olduğu görülmektedir. Bu durumda ilamın hüküm fıkraları bir bütün olup aynı ilamda menfi tespite de hükmedildiğinden, ilam vekalet ücreti ve yargılama giderine de tümü üzerinden hükmedilmiş olduğu da görülmekle ilam kesinleşmeden takibe konu edilemez.

O halde, ilk derece mahkemesinin şikayetin kabulü ile takibin iptaline ilişkin kararı yerinde olup, Bölge Adliye Mahkemesince alacaklının istinaf isteminin esastan reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ: Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile, Konya Bölge Adliye Mahkemesi 7. Hukuk Dairesinin 19/12/2022 tarih, 2022/1863 E. – 2022/2065 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değişik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 30.11.2023 gününde oy birliği  ile karar verildi

Exit mobile version