12. Hukuk Dairesi2024 YılıKira Alacağının Ödenmemesine Dayalı İcra Takibi (Örnek 13)

Döviz Olarak Belirlenen Kira Alacağının Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun Kapsamında TL’ye Çevrilmemiş Olması Halinde, alacaklı tarafından talep edilen kira bedellerinin dövize endeksli olarak TL’ye çevrilerek takibin başlatılmış olmasının bahse konu sözleşme yasağını ortadan kaldırmayacağı da açıktır.

ÖZET Döviz Olarak Belirlenen Kira Alacağının Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkındaki Kanun Kapsamında TL’ye Çevrilmemiş Olması Halinde, alacaklı tarafından talep edilen kira bedellerinin dövize endeksli olarak TL’ye çevrilerek takibin başlatılmış olmasının bahse konu sözleşme yasağını ortadan kaldırmayacağı da açıktır.
T.C.
YARGITAY
12. Hukuk Dairesi
T Ü R K  M İ L L E T İ  A D I N A
   Y A R G I T A Y   İ L A M I
ESAS NO : 2023/8397
KARAR NO: 2024/2415
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesi
TARİHİ : 26.09.2023
NUMARASI : 2023/1765-2023/1697
Yukarıda tarih ve numarası yazılı Bölge Adliye Mahkemesince verilen kararın müddeti içinde temyizen tetkikinin taraflarca ayrı ayrı istenmesi üzerine bu işle ilgili dosya daireye gönderilmiş olup, dava dosyası için Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve dosya içerisindeki tüm belgeler okunup incelendikten sonra işin gereği görüşülüp düşünüldü:
Borçlular aleyhine başlatılan örnek 13 takipte alacaklılar; itirazın kaldırılması ile borçluların taşınmazdan tahliyesi ve asıl alacağın %20 ‘sinden az olmamak üzere icra inkâr tazminatına karar verilmesi istemiyle icra mahkemesine başvurduğu, İlk Derece Mahkemesince; davacı/alacaklıların davasının reddine karar verildiği, anılan karara yönelik olarak davalı/borçlular tarafından istinaf yoluna başvurulduğu, Bölge Adliye Mahkemesince; davalılar A.Z.D. ve İ.D.’in istinaf başvurusunun kabulüne, davacıların istinaf başvurusunun ise kısmen kabulüne, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, tüm borçlular yönünden tahliye isteminin reddine, borçlu A.Z.D. ve İ.D. yönünden alacaklının itirazın kaldırılması talebinin reddine ancak asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 oranındaki kötü niyet tazminatının davacı alacaklılardan alınarak davalı borçlular A.Z.D. ve İ.D.’e verilmesine, B.D. yönünden itirazın kaldırılması davasının kabulü ile takip konusu asıl alacak üzerinden hesaplanarak %20 oranındaki icra inkar tazminatının davalı B.D.’den alınıp davacılara verilmesine karar verildiği, karar borçlu B.D. ile alacaklı tarafından temyiz konusu yapıldığı görülmektedir.
Öncelikle belirtilmelidir ki İcra ve İflas Kanunu’nun 269/2. maddesi hükmü gereğince ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu yedi gün içinde itiraz sebeplerini aynı yasanın 62. maddesi hükümleri dâhilinde icra dairesine bildirmeye mecburdur. Borçlu itirazında kira akdini ve varsa buna ait mukavelenamedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmez ise, akdi kabul etmiş sayılır. Borçlunun kira ilişkisine açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK’nın 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü gerekir.
Somut olayda, borçluların şikayete konu kira sözleşmesi altındaki imzayı inkar etmedikleri sadece aleyhlerine başlatılan takipte yasal süre içerisinde borca itirazları neticesinde anılan takibin durdurulduğu ve akabinde alacaklıların itirazın kaldırılması ve tahliye istemi ile icra mahkemesine başvurdukları anlaşılmaktadır.
6098 Sayılı TBK’nın 26’ncı maddesinde; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” hükmüne yer verilmekle, aynı kanunun 27/1. maddesinde ise; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkânsız olan sözleşmelerin, kesin olarak hükümsüz olacağı düzenlenmiştir.
İşbu kanun hükümleri ışığında; 12.09.2018 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Kararda Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanı Kararı, 06.10.2018 tarihli Resmi Gazete’de Yayınlanan Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ, 16.11.2018 tarihli Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karara İlişkin Tebliğ’de Değişiklik Yapılmasına Dair Tebliğ ile T.C. Hazine ve Maliye Bakanlığı’nın 13.10.2020 tarihli Duyurusu ve meri yasal mevzuat birlikte değerlendirilmelidir.
Sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri, döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerin 32 Sayılı Karara İlişkin 2008-32/34 Sayılı Tebliğin 27. maddesinde; “Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedellerin 32 sayılı Kararın Geçici 8’inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenmesi zorunludur.” hükmüne yer verilmiştir. Aynı kanunun 28. maddesinde; “Bu madde uyarınca sözleşme bedeli ve bu sözleşmelerden kaynaklanan diğer ödeme yükümlülükleri döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılması mümkün olmayan sözleşmelerde yer alan bedeller 32 sayılı Kararın Geçici 8 inci maddesi kapsamında Türk parası olarak taraflarca yeniden belirlenirken mutabakata varılamazsa; akdedilen sözleşmelerde döviz veya dövize endeksli olarak belirlenen bedeller, söz konusu bedellerin 2/1/2018 tarihinde belirlenen Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası efektif satış kuru kullanılarak hesaplanan Türk parası cinsinden karşılığının 2/1/2018 tarihinden bedellerin yeniden belirlendiği tarihe kadar Türkiye İstatistik Kurumunun her ay için belirlediği tüketici fiyat endeksi (TÜFE) aylık değişim oranları esas alınarak artırılması suretiyle belirlenir.” hükmü düzenlenmiştir.
Anılan maddeler uyarınca işbu kararın yürürlük tarihinden önce taraflar arasında akdedilen sözleşmelerde döviz cinsinden kararlaştırılmış bulunan kira bedelinin belirtilen istisnalar dışında taraflarca yeniden belirleneceği, yeniden belirleme konusunda taraflar arasında mutabakata varılmazsa yukarıda yer alan düzenlemeye göre kira bedelinin tespit edilmesi gerektiği anlaşılmaktadır.
TBK’nın 26’ncı maddesinde; “Taraflar, bir sözleşmenin içeriğini kanunda öngörülen sınırlar içinde özgürce belirleyebilirler.” hükmüne yer verilmekle aynı kanunun 27/1. maddesinde ise; kanunun emredici hükümlerine, ahlaka, kamu düzenine, kişilik haklarına aykırı veya konusu imkansız olan sözleşmelerin kesin hükümsüz olacağı düzenlenmiştir. Söz konusu kararnamelerle, döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak sözleşme yapma özürlüğüne sınırlama getirilmekte olup, ekonomik kamu düzeninin korunması amaçlanmaktadır. Anılan hükümler, borçlunun kira borcuna itiraz etmesi halinde mahkemece kendiliğinden uygulanacağından ayrıca borçlunun bu tebliğ hükümlerinin uygulanmasını talep etmesi de gerekmez. Bu hükümler kamu yararı düşüncesi ile çıkartılmış emredici nitelikte hükümler olduğundan aksine yapılan düzenlemeler ya da uygulamalar geçersizdir.
Somut olayda, takibe konu kira sözleşmesinin 01.01.2018 tarihli olduğu, kira sözleşmesi altındaki imzaya itiraz edilmediği, sözleşme bedelinin aylık 45.300,00 USD ve yıllık 543.600,00 USD olarak belirlendiği, istenen kira bedellerinin Aralık 2019, Ocak 2020, Şubat 2020 ve faizlerinden ibaret olduğu dolayısı ile istemin, yukarıda yapılan açıklamalar gereği, dövizle sözleşme yasağı kapsamında kaldığı ve tebliğin yürürlüğe girdiği 13.09.2018 tarihinden itibaren 30 gün içinde de Türk parası olarak kira bedelinin belirlenmesi konusunda tarafların mutabakata vardığına dair de dosyada herhangi bir açıklama bulunmadığı, haliyle kira sözleşmesinde belirlenen aylık kira bedellerinin döviz cinsinden veya dövize endeksli olarak kararlaştırılmasının aylık kira alacağını belirsiz hale getirdiği, borçluların icraya verdikleri itiraz dilekçesinde kira bedelinin taraflarca kira bedelinin TL olarak belirlenmediğini, aylık kiranın belirsiz olduğunu ileri sürerek aylık kiraya itiraz ettiği, bu hususun mahkemece değerlendirilmediği anlaşılmaktadır. Öte yandan, alacaklı tarafından talep edilen kira bedellerinin dövize endeksli olarak TL’ye çevrilerek takibin başlatılmış olmasının bahse konu sözleşme yasağını ortadan kaldırmayacağı da açıktır.
Ayrıca, İİK’nın 269/d maddesi delaletiyle uygulanması gereken aynı Kanun’un 68/son maddesinin ilk cümlesinde; “İtirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin nedenlerle kabulü halinde borçlu, talebin aynı nedenlerle reddi halinde ise alacaklı, diğer tarafın talebi üzerine yüzde yirmiden aşağı olmamak üzere tazminata mahkum edilir…” hükmüne de yer verilmiştir.
Bu nedenle borçlu B.D. yönünden itirazın kaldırılması isteminin reddine karar verilmesi gerekirken itirazın kaldırılmasına ve borçlu B.D. aleyhine asıl alacak üzerinden hesaplanacak %20 icra inkar tazminatının B.D.’den alınıp davacı alacaklılara verilmesi isabetsizdir.
Alacaklının temyiz itirazlarına gelince; sair temyiz itirazları yerinde değil ise de, borçlular A.Z.D. ve İ.D. yönünden itirazın kaldırılması talebinin esasa ilişkin olmayan nedenlerle reddine karar verildiği için borçlular lehine asıl alacağın %20’si oranında tazminata hükmedilmesi de doğru olmayıp alacaklı yönünden de Bölge Adliye Mahkemesi kararının bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Borçlu B.D. yönünden temyiz itirazlarının tamamen, alacaklılar vekilinin temyiz itirazlarının kısmen kabulü ile İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 35. Hukuk Dairesinin, 26.09.2023 tarih ve 2023/1765 E. – 2023/1697 K. sayılı kararının yukarıda yazılı nedenlerle, 5311 sayılı Kanun ile değilik İİK’nın 364/2. maddesi göndermesiyle uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nın 373/2. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgililere iadesine, dosyanın kararı veren Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, 13.03.2024 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu