İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
-Yetki Belgesi İle Yetkilendirilen Vekile Tebligat, -7201 sayılı Tebligat Kanunu’nun 11/1. maddesinde ise vekil vasıtasıyla takip edilen işlerde tebligatın vekile yapılacağı, vekil birden çok ise bunlardan birine tebligat yapılmasının yeterli olduğu, eğer tebligat birden fazla vekile yapılmış ise, bunlardan ilkine yapılan tebliğ tarihinin asıl tebliğ tarihi sayılacağı, ancak, Ceza Muhakemeleri Usulu Kanunu‘nun, kararların sanıklara tebliğ edilmelerine ilişkin hükümlerinin saklı olduğu düzenlenmiştir.
-
İİK’nun 89/3. maddesi uyarınca, 3. haciz ihbarnamesinin tebliğ tarihine göre şikayetçi B. Kimya …. Ltd. Şti. tarafından süresi içerisinde menfi tespit davası açılıp davanın açıldığının takip dosyasına bildirildiğine göre menfi tespit davası neticesinde verilen karar kesinleşene kadar takibin durdurulması gerektiğinden, takibin devamı ile şikayetçi aleyhine haciz işlemi yapılması yasanın açık hükmüne aykırılık teşkil etmekte olup, mahkemece, şikayetin kabulüne karar verilmesi gerekirken
-
Davacı üçüncü kişi, İcra ve İflas Kanunu’nun 89/3 maddesinde öngörülen 15 günlük yasal süre içerisinde davasını açarak, menfi tespit davası açma süresi içerisinde davayı açtığına dair belgeyi 07.04.2015 tarihinde yani 20 günlük yasal süre içerisinde icra müdürlüğüne sunarak talepte bulunmuş ve talebi kabul edilmiştir. Sonrasında, anılan menfi tespit davasının 04.11.2015 tarihli kararına dayanılarak şikayetçi aleyhine tekrar haciz uygulaması usul ve yasaya aykırıdır.
-
İİK 89/3 uyarınca, Haciz ihbarnamelerine itiraz etmeyerek İİK 89/3 maddesine göre borç zimmetinde veya mal yedinde kabul edilip ispat yükü üzerinde bulunan davacının, dosya kapsamına göre borcu olmadığını ispatlayamadığı anlaşılmakla davanın reddine karar verilmesi gerekirken
-
Davanın İİK’nun 89/3. maddesi kapsamında açılan menfi tespit davası olduğu değerlendirilerek yasada öngörülen 15 günlük süre geçtikten sonra dava açıldığı tespit edilmek suretiyle davanın süreden reddine karar verildiği, Bölge Adliye Mahkemesince ise; davanın süresinde açılmadığı gerekçesiyle menfi tespit davasının İİK’nun 89/3. maddesi kapsamında olmayıp İİK’nun 72. maddesi kapsamında olduğu değerlendirilerek sonuca gidildiği, oysa İİK’nun 89/3. maddesine göre açılan menfi tespit davasında; davanın red veya kabulü yönünde kanunda bir ayrım olmadığı, aksine her halükarda, cebri icra işlemlerinin kararın kesinleşmesine kadar duracağının belirtildiği, genel mahkemede menfi tespit davasında tedbir kararı verilmesi için teminat alınmasının da sonuca etkili olmadığı anlaşılmıştır.
-
İİK’nın 89/3. maddesinde yapılan harca ilişkin düzenlemede amaç; açılacak menfi tespit davalarının maktu harca tâbi olması öngörülerek, iyiniyetli üçüncü şahısların kolaylıkla menfi tespit davası açmak suretiyle iddialarını ispatlaması olanağı sağlamaktır.
-
Uyuşmazlık; davacı tarafça üçüncü haciz ihbarnamesine karşı açılan menfi tespit davasının kabulüne karar verildiği eldeki davada, davacı yararına vekâlet ücretine ve yargılama giderlerine hükmedilmesinin gerekip gerekmediği noktasında toplanmaktadır.
-
İİK’nun 89/3 maddesinde, menfi tespit davasının 15 günlük süre içerisinde açılması gerektiği öngörülmüş olup, bu süre haciz ihbarnamesinin tebliğinden itibaren başlar ve hak düşürücü süredir. Bu niteliği itibarıyla mahkemece hak düşürücü sürenin resen gözetilmesi gerekir.
-
Üçüncü kişi, menfi tespit davasını üçüncü haciz ihbarnamesinin kendisine tebliğinden itibaren on beş gün içinde açmak zorundadır (md.89/III c.3). Bu süre hak düşürücü nitelikte olduğundan, mahkemenin, davanın süresi içinde açılıp açılmadığını re’sen araştırması gerekir
-
Her ne kadar davalı vekili tarafından hastalık özüne dayanılarak yasal süresi içerisinde muhtıra gereğinin yerine getirilmediğinden bahisle eski hale getirme talebinde bulunulmuş ise de, salt doktor raporunun varlığı yeterli olmayıp, anılan yasa hükmü uyarınca belirtilen hastalığın kişiyi yapması gereken işlerden alıkoyacak derecede acze düşürmüş olması gerekir.
-
İİK’nın 135/1.maddesi uyarınca ihalenin kesinleşmesi üzerine icra müdürü, taşınmazın alıcı adına tescili için tapuya yazı yazar. Buna göre icra müdürünün görevi yalnızca tapu sicil müdürlüğüne alıcı adına tescil yazısı yazmaktan ibarettir. Tapu harçları ise tescil işlemi sırasında tapu sicil müdürlüğü tarafından tahakkuk ve tahsil olunur. Tapu sicil müdürlüğünün tapu harcı tahakkuk ve tahsili, idari bir işlem olup, anılan işleme karşı yapılacak itirazı inceleme görevi de idari yargıya aittir.
-
Sıra cetveline karşı şikâyet üzerine icra mahkemesince sadece sıra cetvelinin iptaline karar verilebilir. Yoksa icra müdürünün yerine geçerek yeni bir sıra cetveli düzenleyemez (Pekcanıtez/Simil, s. 393). Sıra cetveline yönelik şikâyetlerde icra mahkemesi, önüne gelen şikâyetleri sonuçlandırmak ve icra müdürüne bu yönde talimat vermekle görevli olup, şikâyete konu işlemin kanuna veya olaya aykırılığı tespit edilirse sıra cetvelinin iptaline karar verilir.
-
İİK’nın 106-110. maddeleri uyarınca haczin düşüp, düşmediği belirlenirken sürenin başlama tarihi olarak icra müdürlüğünce haciz kararının verilme tarihi esas alınmalıdır.
-
Borçlunun daha önce ipotek ettiği taşınmazı hakkında sonradan haczedilmezlik şikayetinde bulunabilmesi için ipoteğin konut kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması gerekir. Zira zorunlu olarak kurulan ipoteğin meskeniyet şikayetine engel teşkil etmeyeceği ilkesi, bu ipoteğin sosyal amaçlı olarak verilen kredinin teminatını oluşturmasından kaynaklanmaktadır.
-
İİK’nın 82/1-12. maddesine dayalı olarak haczedilmezlik şikayetinde bulunulabilmesi için, şikayet tarihi itibariyle hukuken geçerli bir haczin varlığı şarttır. Bu nedenle borçlunun haczedilmezlik şikayetinde bulunması üzerine, öncelikle İİK’nın 106. ve 110. maddeleri uyarınca haczin düşmüş olup olmadığının belirlenmesi gerekir.
-
Baroya kayıtlı avukat olarak kendisine elektronik tebligat yapılması zorunlu ise de gerekçeli kararın tebliği tarihi itibarıyla elektronik tebligat adresi bulunmadığından elektronik tebligat yapma imkânı olmadığı dikkate alındığında bu zorunlu sebepten dolayı gerekçeli kararın dahili davalı vekiline klasik usulle tebliğ edilmesinin 7201 sayılı Kanun’nun 7/a maddesinin üçüncü fıkrası ve yine Yönetmeliğin 16 ncı maddesine uygun olduğu