İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
Alacaklının sadece haciz talebinde bulunması yeterli olmayıp, işlemin zamanaşımını kesmesi için İİK.mad. 59 uyarınca işlemin gerektirdiği masrafın da yatırılmış olması gerektiği-
-
Borçluya gönderilen ödeme emrinin bila ikmal iade edildiği, sonrasında da borçluya, usulsüz de olsa, herhangi bir ödeme emri tebliğinin yapılmadığı görülmekle yapılan tebligat yok hükmünde olduğundan, borçlunun öğrenme tarihinin tebliğ tarihi olarak kabul edilemeyeceği- Mahkemece, “usulsüz tebligatın öğrenme ile usulüne uygun hale geleceği” gerekçesiyle borçlunun “ödeme emri tebliğ edilmeksizin ve takip kesinleşmeksizin banka hesaplarına konulan hacizlerin iptaline” yönelik şikayetinin reddine karar verilmesinin hatalı olduğu-
-
Borçluya ödeme emri tebliğ edilmeden borçlunun itiraz hakkı doğmayacağından haricen icra takibini öğrenip icra dairesine itiraz etmesinin hukuki sonuç doğurmayacağı- Kiracı borçluya çıkartılan ödeme emri tebligatı önce bila tebliğ iade edilmesi ve kiracı borçlunun takipten haricen haberdar olup takibe itirazından sonra borçluya tebligat yapılmış olması halinde, alacaklının da ihtilafı sürdürdüğü anlaşıldığından, borçlu kiracının itirazı geçerli olup takibin duracağı ve bu durumda da kiralayan alacaklının itirazın kaldırılması istemi ile kiracı borçlu hakkında tahliye şartlarının oluşup oluşmadığının incelenmesi gerektiği-
-
Borçlunun bilinen adresine çıkarılan satış ilanı tebligatı iade edildiğinde, adres kayıt sisteminde kayıtlı yerleşim yeri adresine Teb. K. 21/2 2.uyarınca, tebligat yapabilmek için yasal şartların oluşmuş olacağı- Satış ilanı tebligat evrakı üzerinde tebliği çıkaran merci tarafından muhatabın adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresi olduğu belirtilerek bu adrese “Tebligat Kanunu’nun 21. maddesinin 2. fıkrasına göre tebligat yapılacağına dair meşruhata yer verilmediği” hâlde tebliğ memurunun kendiliğinden 21/2 uygulayarak yapılan tebliğin usulsüz olduğu
-
Borçlu şirket tarafından ödeme emri tebliğ evrakının usulsüz tebliğ edildiği ileri sürülmüşse de borçlu şirketin ticaret sicilinde kayıtlı olan adresine iki farklı tebligat çıktığı ve her iki tebligatın taşındı şerhi ile iade edilmesi üzerine aynı adrese Tebligat Kanunu’nun 35. maddesine göre tebligat çıkartılmasının hukuka uygun olduğu- Genel haciz yoluyla başlatılan ilamsız icra takibinde borca ve yetkiye itirazın icra müdürlüğüne yapılması gerekli olup icra mahkemesine yapılan itirazın sonuç doğurmayacağı, mahkemece bu konuda itirazın reddine karar verilmesi gerekirken karar verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hatalı ise de
-
Borçlunun itiraz dilekçesinde yurt içi adres bildirmemesinin hukuki sonucunun itirazın geçersizliği olmayıp takip talebinde gösterilen borçlu adresine çıkarılacak tebligatların borçlunun kendisine yapılmış sayılması olduğu, somut olayda örnek 7 ödeme emrinin borçlunun yurt dışı adresine tebliği üzerine süresinde itirazı üzerine takibin durduğu, olayda İİK’nın 62/3. maddesinin uygulama yerinin bulunmadığı-
-
İlamsız takiplerde her türlü itirazın ödeme emri tebliğinden itibaren 7 gün içinde dilekçe ile veya sözlü olarak icra dairesine bildirilmesi gerektiği- İlamsız takiplerde yetkiye yönelik itirazın kamu düzenine ilişkin olmadığı-
-
İki şahsın karşılıklı ve aynı cinsten birbirlerinden olan muaccel alacaklarını takas edebileceği- Takasın karşılıklı alacaklardan küçüğü büyüğünden çıkarılmak suretiyle daha az olan alacağı sona erdiren bir hukuki işlem olduğu- Takas için karşılık dava açılması zorunlu olmayıp, sadece takas def’inde bulunulmasının yeterli olduğu- Ödeme emrinin tebliğ tarihinden itibaren bir sene geçmekle haciz istemek hakkı düşeceği- Haciz talebi kanuni süresi içinde yapılmaz veya geri alındıktan sonra bu süre içinde yenilenmezse, dosyanın işlemden kaldırılacağı-
-
Her ne kadar borçlu, takas talebinde bulunarak, aleyhindeki takibin, dosya borcunun mahsubu ile kalmayacağı gerekçesiyle iptalini talep etmişse de, takas ve mahsup talebine konu olan alacağın, takip dayanağı ilama göre işçilik alacağı olduğu, bizzat alacaklısının rızası olmadan takasa konu edilemeyeceği açıktır. Kaldı ki yukarıda da ifade olunduğu üzere, anılan alacağın, temlik öncesi de temlik sonrası da imtiyazlı alacaklardan olduğu ve rıza dışı takasa konu edilemeyeceği, temlik eden dava dışı …’in ve temlik alan …’ın ise borçlunun takas talebine rıza göstermedikleri de anlaşılmaktadır.
-
Takip Hukukunda Takas Mahsubun uygulanabilmesi için takas ve mahsup edilebilecek miktarın ne kadar olduğunun tespit edilmesi ve takasa konu olabilecek alacağın kapsamının belirlenmesi gerekir
-
Takip hukuku bakımından takas-mahsup iddiasının, kural olarak üç halde nazara alınabileceği, bu hallerden “alacağın ilama bağlanmış olması” durumu için ilamın kesinleşmesi şart değilse de, Yargıtay bozması ile ortadan kalkan ilanın takas-mahsup iddiasına dayanak olamayacağı-
-
Borçlunun takas talebini icra mahkemesine ya da icra dairesine süreye tabi olmadan yapabileceği, ilamdan kaynaklanan alacağın takas mahsup edilebilmesi için icra takibine konu edilebilmesinin gerekmediği-
-
Takip hukuku bakımından takas ve mahsup iddiasının kural olarak; takasa konu alacağın İİK’nun 68. maddesindeki belgelere dayalı bulunması ve bu alacakla ilgili olarak icra takibinin yapılmış ve takibin kesinleşmiş olduğu ve alacağın ilama bağlandığı hallerde nazara alınabileceği-
-
Satış ilanının ihalenin feshini isteyen borçluya usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğine ilişkin bir iddiada bulunulmadığından mahkemece resen satış ilanı tebliğinin usulsüz olduğunun gözetilemeyeceği- Malı arttırmaya çıkarılan borçlunun, ihaleye katılamayacağı ve kendisine ihale yapılamayacağı; borçlunun ancak satıştan önce borcunu ödeyip haczi kaldırmak suretiyle satışı önleyebileceği- İİK’nun 129. mad. öngörülen “ihalenin elektronik ortamda verilen ve yüksek teklif üzerinden başlatılacağına” yönelik düzenlemenin, elektronik ortamda teklif verilmiş olması koşuluna bağlı olduğu-
-
İpotekli taşınmaz maliki borçlu İİK’nun 134/2. fıkrası gereğince ihalenin feshini isteyebilecek ise de, İİK’nun 129 ve devamı maddeleri ile Dairemizin yerleşik içtihatlarına göre taşınmazı satışa çıkarılan borçlunun, ihaleye katılamayacağı ve kendisine ihale yapılamayacağı, borçlunun ancak satıştan önce borcunu ödeyip haczi kaldırtmak suretiyle satışı önleyebileceği, bu itibarla borçlunun ihaleye girmesinin engellediği iddiasının usule uygun yapılan ihalenin feshini gerektiren bir sebep olmadığı, mahkemenin inceleme sonucunda ihalenin usul ve yasaya uygun yapıldığı sonucuna varır ise şikayetin reddine,
-
Bazı davalara özgü olarak (ipoteğin kaldırılması, önalım, geçit ve mecra irtifakı vs.) kanun yoluna başvurulması hâlinde davacının talepleri yanında, davalının taleplerinin de mahkemece değerlendirmeye alınması ve istinaf/temyiz sınırının buna göre belirlenmesi gerektiği-