Son Eklenenler
-
İlamlı icra yoluyla başlatılan takipte, İİK’nın 33 ve devamı maddelerinde istemin reddi veya kabulü halinde icra inkar tazminatına hükmedileceğine ilişkin yasal düzenleme bulunmadığı, mahkemece davalı alacaklılar aleyhine inkar tazminatına hükmedilemeyeceği-
-
Yapılan ödemelerde hükmolunan aylık nafaka miktarı ve bu miktarın katları şeklinde ödemelerin görülmesi halinde, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olarak yapıldığına dair atıf bulunmasa dahi bu ödemelerin hakkaniyet kuralları gereğince nafaka borcundan mahsubu gerektiği, borçlu tarafından nafakaya mahsuben ödendiği iddia olunan ödemelerin ahlaki ödemeler olarak nitelendirilmesi gerektiği-
-
Borçlular tarafından mehil vesikasının alınması sırasında yatırılan teminatın, o tarih itibariyle dosya alacağının fer’ileri ile birlikte tamamını karşılayıp karşılamadığı değerlendirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekeceği-
-
İİK’nun 36. maddesinin hem genel mahkemeler hem de icra mahkemesi tarafından İİK mad. 269 ve 276 maddelerine göre verilen tahliye kararları hakkında uygulanacağı ve borçlu kiracıdan istenecek güvence miktarının “üç aylık kira bedeli” olduğu- İcranın durdurulması için İİK 36 uyarınca icra dosyasına yatırılan güvence parasının “kira parası” olmayıp teminat niteliğinde olduğu
-
İcra müdürlüğünün alacaklı tarafça ibraz edilen mahkeme kararı ile ilgili olarak talep doğrultusunda ve yerine getirilmesi istenilen ilama uygun şekilde icra emri düzenlemesi gerektiği, bu konuda herhangi bir takdir yetkisi bulunmadığı, takibe konu edilen mahkeme kararının kesinleşmeden takibe konu edilemeyeceği yönündeki şikayetin ancak kendisine icra emri gönderilen takip borçlusu tarafından ileri sürülmesi gerektiği
-
Menfi tespit ilamları, İcra ve İflas Kanunu’nun 72/5. maddesi karşısında kesinleşmeden takibe konulamaz. İlam bir bütün olup, ilamda yer alan eklentiler de aynı kurala tabidir. İlamda yer alan tüm alacak kalemlerinin, ilamın kesinleştiği tarihte muaccel hale geleceği belirgin olmakla, ilam kesinleşmeden eklentilerin de ayrıca takibe konu edilmeleri söz konusu olamaz.
-
Şikayet tarihi itibariyle takibe konu ilam henüz kesinleşmediğinden menfi tespit davası istirdata dönüşmüş olsa da bu ilamın kesinleşmeden infazı mümkün olmayacağı
-
Usul ekonomisi ilkesi gereğince, takibe dayanak ilamın bozulması üzerine bozmaya uyularak verilen yeni ilamın icrası, alacaklının duran takibe devam etmesi ve borçluya fark alacakları için icra emri gönderilmesi ile mümkündür.
-
Bahsi geçen kararın bir kısım şartları da içeren tespite ilişkin olup eda hükmü niteliğinde olmadığı, bir başka deyişle esasen hükmün, 30/05/2013 tarihinden teslime kadara işleyecek ek dönem olursa aylık gecikme kirasının arttırılarak 500 EURO olarak tespitine dair olduğu, kaldı ki; bent de belirtilen eksikliklerin tamamlanıp tamamlanmadığı belli olmadığı gibi değerlendirilmesinin yargılamaya muhtaç olduğu ve bunun da icra mahkemesince yapılamayacağı, bu durumda; takip dayanağı ilamın tespite ilişkin olup, eda hükmü içermediğinden ilamlı takibe konu edilemeyeceği
-
Kural olarak, ilamda faiz ve faizin başlangıcı konusunda hüküm bulunmaması halinde, kesinleşmeden infazı istenemeyecek ilamlar hariç, ancak karar tarihinden itibaren yasal faiz talep edilebileceği-