2022 YılıHGK

Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının, bu mahkemenin kendi usul kurallarına göre belirli bir miktar alacağın tahsilini hüküm altına aldığı ve bu haliyle MÖHUK 50 vd. kapsamında tanımlanan tenfizi mümkün olan bir mahkeme ilamı niteliğinde olduğu, ülkemizdeki usul hukuku kurallarına göre bir “icra emri” olarak değerlendirilerek tenfizi kabil bir ilam niteliğinde olmadığının söylenemeyeceği

Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının, bu mahkemenin kendi usul kurallarına göre belirli bir miktar alacağın tahsilini hüküm altına aldığı ve bu haliyle MÖHUK 50 vd. kapsamında tanımlanan tenfizi mümkün olan bir mahkeme ilamı niteliğinde olduğu, ülkemizdeki usul hukuku kurallarına göre bir “icra emri” olarak değerlendirilerek tenfizi kabil bir ilam niteliğinde olmadığının söylenemeyeceği- “Tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının ödeme emri niteliğinde olduğu, ilk aşamada geçici olarak icra edilebilir nitelikte olup yasal süresi içerisinde itiraz edilmemiş olması nedeniyle kesin anlamda icra edilebilir hâle geldiği, yabancı mahkeme kararının nihai alamda verilen bir ilam niteliğinin bulunmadığı, alacağın mahkeme tarafından ilama bağlandığına dair bir hükmün mevcut olmadığı, bu haliyle kesinleşmiş bir ödeme emri statüsündeki yabancı mahkeme kararının tenfizinin mümkün olmadığı” şeklindeki görüşün HGK çoğunluğunca benimsenmediği-

1. Taraflar arasındaki “tenfiz” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesince verilen davanın kabulüne ilişkin karar, davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 11. Hukuk Dairesince yapılan inceleme sonunda bozulmuş, Mahkemece Özel Daire bozma kararına karşı direnilmiştir.

2. Direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

3. Hukuk Genel Kurulunca dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

I.  YARGILAMA SÜRECİ

Davacı İstemi:

4. Davacı vekili; İtalya Devleti Milano Mahkemesi Legnano Bölümünün 21.12.2009 tarihinde verdiği 1247/09 sayılı kararı ile davalı şirketin müvekkiline KDV dâhil 1.791.786,71 Euro bedelindeki faturaya konu borcunu ödemesine hükmettiğini, kararın kesinleştiğini, kararın 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK) 54. maddesindeki tenfiz şartlarını taşıdığını ileri sürerek yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmesini talep etmiştir.

Davalı Cevabı:

5. Davalı vekili; kararın ilam niteliğinde olmayıp ödeme emri vasfında olduğunu, kesinliğin söz konusu olmadığını, bu sebeple kararın tenfizinin mümkün olmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

İlk Derece Mahkemesinin Birinci Kararı:

6.  İstanbul 14. Asliye Ticaret Mahkemesinin 15.04.2014 tarihli ve 2013/206 E., 2014/154 K. sayılı kararı ile; dava konusu yabancı mahkeme kararının usulüne uygun olarak tebliğ edilmediğine ve buna bağlı olarak savunma hakkının kısıtlandığına dair somut bir itirazın ileri sürülmediği, kararın taraflara tebliği ile yasal sürede başvuruda bulunulmaması nedeniyle kesinleştiği, dosya arasına alınan müzekkere cevapları ve bilirkişi raporundan hareketle İtalya Devleti Milano Mahkemesi Legnano Bölümünün 21.12.2009 tarihinde vermiş olduğu 1247/09 sayılı kararının İtalyan usul hukuku kurulları uyarınca kesinleşmiş ilam niteliğinde bir mahkeme kararı olduğu, MÖHUK’un 54. maddesinde düzenlenen tenfiz şartlarının mevcut olduğu, bu durumun itiraz konusu edilmediği, MÖHUK’un 50. maddesi gereğince kararın yabancı mahkemeden verildiği, İtalya Devleti Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 482. maddesine göre sunulan belgeler üzerinde değerlendirme yapılarak karar verildiği, davalıya ödeme emri tebliğ edildiği, süresinde itiraz edilmediğinden kararın kesinleştiği gerekçesiyle davanın kabulüne, dava konusu yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiştir.

Özel Dairenin Birinci Bozma Kararı:

7.  Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

8.  Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 03.06.2015 tarihli ve 2014/11048 E., 2015/8209 K. sayılı kararı ile; “…Tenfize konu edilen İtalyan Devleti Milano Mahkemesi Legnano Bölümünün 1247/09 sayılı kararında 1.791.786,71 Euro’nun davalıdan tahsiline karar verildiği görülmektedir.

Bu durum karşısında; tenfize konu kararın nispi harca tabi davalardan olduğu gözetilerek dava değeri (1.791.786,71 E.) üzerinden hesaplanacak nispi karar ve ilam harcının 1/4’ü oranında peşin harcın davacıdan tahsil olunarak yargılama yapılması gerekirken mahkemece, maktu karar ve ilam harcı alınarak ve sonrasında harç ikmali gerçekleştirilmeksizin yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde esasa yönelik hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olmuştur…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

İlk Derece Mahkemesi İkinci Kararı:

9. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 04.10.2017 tarihli ve 2016/202 E., 2017/877 K. sayılı kararı ile: dava konusu yabancı mahkeme kararının MÖHUK’un 50. maddesi uyarınca yabancı mahkemenin hukuk davasına ilişkin bir kararı olduğu, İtalyan usul hukuku kurulları uyarınca kesinleşmiş ilam niteliğinde bir mahkeme kararı niteliğinde bulunduğu, davalıya 21.12.2009 tarihli ödeme emrinin (istinabe talebi üzerine Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından) usulen 17.03.2010 tarihinde tebliğ edildiği, tebliği edilen ödeme emrinde 60 günlük yasal itiraz süresinin ve (İtalya Devleti Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nun 482. maddesi uyarınca) itiraz etmemenin sonuçlarının da açıkça gösterildiği, davalıya savunma/itiraz hakkı tanındığı ve belirlenen sürede itiraz hakkının kullanılmadığı, bu kapsamda MÖHUK’un 54/1-(a) ve (b) maddesindeki koşulların oluştuğu ve aynı maddenin (c) ve (ç) fıkrasındaki olumsuz koşulların da bulunmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne, yabancı mahkeme kararının tenfizine karar verilmiştir.

Özel Dairenin İkinci Bozma Kararı:

10. Mahkemenin yukarıda belirtilen kararına karşı süresi içinde davalı vekilince temyiz isteminde bulunulmuştur.

11. Yargıtay (Kapatılan) 19. Hukuk Dairesinin 13.09.2018 tarihli ve 2018/96 E., 2018/4151 K. sayılı kararı ile; “ Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuk Hakkında Kanun madde 50 uyarınca, “Yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilamların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır.” Bu sebeple tenfiz kararı verilebilmesi için öncelikle yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin verilen kesinleşmiş bir ilamın bulunması gerekir. Somut olayda ise tenfiz isteyen tarafça mahkemeye alacağın varlığını gösteren belgelerle başvurulmuş, Milano Genel Mahkemesi Legnano Bölümü hâkimi tarafından davalıya ödeme emri çıkartılarak, altmış gün içinde itirazda bulunulabileceği ihtar edilmiştir. Tenfiz istemi de ödeme emrine rağmen altmış gün içinde itirazda bulunulmaması nedeniyle hâkimlikçe çıkarılan ödeme emrinin kesinleştiği yönündeki iddiaya dayanmaktadır. Açıklanan bu kapsamda Milano Genel Mahkemesi Legnano Bölümü hâkimliğince çıkarılan ödeme emrinin kesinleşmiş olması, bu kararı teknik anlamda tenfizi kabil (yargılama sonucu verilmiş) bir ilam olarak nitelendirmeye yeterli değildir. Mahkemece bu yön gözetilmeden yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır…” gerekçesi ile karar bozulmuştur.

Direnme Kararı:

12. İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesinin 24.06.2020 tarihli ve 2020/137 E., 2020/306 K. sayılı kararı ile önceki gerekçeye ek olarak; bozma öncesinde T.C. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış ilişkiler Genel Müdürlüğüne müzekkere yazılarak dava konusu kararın tenfizi mümkün bir mahkeme ilamı olup olmadığı hakkında hukuki görüş sorulduğu, 22.04.2013 tarihli yazıda Dışişleri Bakanlığından alınan 21.03.2013 tarihli ve 2013/46255 sayılı yazının davacı tarafından yaptırılan tercümesinde Legnano Dairesi Koordinatör Hâkimi tarafından “(..) ödemeye dair mahkeme kararına yasada belirtilen süre içerisinde itirazda bulunulmazsa söz konusu karar kesinleşmiş mahkeme kararıyla hukuki açıdan aynı statüye sahip olur. Bu nedenden dolayı (..)Legnano Dairesi tarafından alınan mahkeme kararı altında imzası bulunan yetkilinin görüşü uyarınca kesinleşmiş mahkeme kararı statüsüne sahiptir” şeklinde açıklama yapıldığı, Yargıtay İçtihadı Birleştirme Büyük Genel Kurulunun 10.02.2012 tarihli ve 2010/1 E., 2012/1 K. sayılı kararında da vurgulandığı şekliyle İtalyan usul hukukuna tâbi olarak verilmiş olan bir mahkeme kararının, mahkeme ilamı niteliğinde olup olmadığının münhasıran İtalya usul hukukuna göre tayin ve tespit olunacağı, bunun yanında T.C. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünden gelen yazı cevabı ile davaya konu kararın kesinleşmiş mahkeme kararı statüsüne sahip olduğunun bildirilmesi karşısında ve tenfiz istemi yönünden ülkemiz ile İtalya Arasında Adli Himaye Adli Makamların Hukuk ve Ceza İşlerinde Karşılıklı Müzahereti ve Adli Kararların Tenfizi Mukavelenamesi’nin 19-21. maddelerinde ve MÖHUK’un 54/1-a ve b maddesindeki koşulların oluştuğu ve aynı maddenin (c) ve (ç) fıkrasındaki olumsuz koşulların da bulunmadığı gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme Kararının Temyizi:

13.  Direnme kararı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

II.  UYUŞMAZLIK

14. Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; tenfizi istenen yabancı mahkeme kararının MÖHUK’un 50. maddesi gereğince tenfizi kabil kesinleşmiş bir ilam niteliğini haiz olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

III.  GEREKÇE

15.  Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle konuya ilişkin yasal düzenlemeler ile hukuki kavram ve kurumların ortaya konulmasında yarar bulunmaktadır.

16. Bir ilamın başka bir ülkede o devletin icra organlarını harekete geçirerek uygulanmasını, icra edilebilirliğini bağlamak, ancak tenfiz kararının varlığı ile mümkündür. Tenfiz için icra edilmesinin gerektiği ülkede yabancı mahkeme kararında tenfiz şartlarının var olup olmadığının incelenmesi ve varılacak sonuç dairesinde verilecek tenfiz kararı ile mümkün ve uygun olacaktır. Tenfiz doktrinde değişik şekillerde açıklanmaktadır. Tenfiz yabancı mahkeme kararını, kesin hüküm ve kesin delil kuvveti olarak uygun görmek yanında, Türk icra organları aracılığıyla Türkiye’de icra edilebilme gücünün verilmesine ilişkin bir mahkeme kararıdır.

17. 5718 sayılı Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanun’un (MÖHUK)  50/1. maddesinde yabancı mahkeme kararlarının tenfizinin mümkün olabilmesi için gerekli olan ön şartlar; “yabancı mahkemelerden hukuk davalarına ilişkin olarak verilmiş ve o devlet kanunlarına göre kesinleşmiş bulunan ilâmların Türkiye’de icra olunabilmesi yetkili Türk mahkemesi tarafından tenfiz kararı verilmesine bağlıdır” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre yabancı mahkeme kararlarının tenfizinin mümkün olabilmesi için tenfizi talep edilen kararın yabancı bir mahkemeden verilmiş karar olması, kararın hukuk davalarına ilişkin olması ve yabancı mahkeme kararının verildiği ülke kanunlarına göre kesinleşmiş olması gerekmektedir.

18. Şu halde “maddi hukuka” ait talepler hakkında verilmiş bulunan her türlü yabancı mahkeme kararları, tenfiz kararı verilebilecek kararlardır. Yabancı devletin usul hukukuna tabii olarak verilmiş olan bir mahkeme kararının, mahkeme ilamı niteliğinde olup olmadığı ve kesinleşme şartları, hiç şüphesiz ki münhasıran kararın verildiği ülkenin usul hukukuna göre tayin ve tespit olunur. Bu durum, milletlerarası alanda gerekse Türk mahkeme uygulanmasında kabul edilmiş bulunan, usul hukukundaki “lex fori” prensibinin, diğer bir deyişle mahkemenin kendi usul hukukuna tabii olması prensibinin bir gereğidir.

19. Bu anlamda Türk mahkemesinden verilmiş bir “mahkeme ilamını” yabancı bir devletin kendi usul hukuku kurallarına göre bir icra emri veya emirname olarak nitelemesi düşünülemez ise, aynı şekilde yabancı bir mahkeme kararının mahkeme ilamı niteliğinin Türk usul hukuku hükümlerine göre belirlemesi de söz konusu olamaz. Nitekim MÖHUK’da tenfiz için 54. maddede öngörülen usul hukukuna ilişkin şartlardan, kararı veren mahkemenin tabii olduğu usul hukukuna göre değerlendirilebileceği ilkesinden hareket edildiği açıktır. Bu bakımdan kendi usul hukuku hükümlerine göre “ ilam” niteliğinde kabul edilen bir mahkeme kararını Türk icra hukukunda yer alan bir düzenlemeye benzeterek, belirli bir miktar paranın ödenmesi ihtarını içeren “emirname” veya “ödeme emri” olarak nitelemek olanaksızdır. Öyleyse, tenfize uygun yabancı bir mahkeme ilamının, MÖHUK’da sınırlı olarak sayılan şartları taşıması hâlinde tenfize karar verilmesi gerekir.

20. İlke olarak, her mahkeme kendi usul hükümlerini uygular (lex fori ilkesi). Bu sebeple yabancı mahkemenin uyguladığı usulün, Türk usul hukukundan farklı olması Türk kamu düzeninin müdahalesi için bir gerekçe değildir. Yabancı mahkemenin davada kullandığı “dava usulü” de Türk kamu düzeninin müdahalesini gerektiren bir usul değildir. Türk tenfiz hukuku yabancı mahkeme kararlarının taşıdığı “hükümlerin” açıkça Türk kamu düzenini ihlal edip etmeyeceği konusu ile ilgilenir. Bu kapsamda yabancı mahkeme kararlarının alınış sürecindeki usul tenfiz hâkimi tarafından incelenip nazara alınamaz. Yabancı mahkeme kararı, verildiği ülkenin usul hukuku kuralı “ lex fori” kuralına tabidir. Tenfiz şartları bu kuralların nasıl ve hangi ölçüde tenfizi engelleyeceğini ayrı ayrı göstermiştir.

21.  Bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı tarafından alacağın tahsili için İtalya Devleti Milano Mahkemesi Legnano Bölümüne yapmış olduğu başvuru sonrasında talebin yerinde olduğuna dair kanaat sonrasında toplamda 1.791.786,71Euro’nun ödenmesi için İtalyan Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nun 633, 642 ve 482. maddelerine göre geçici ödeme emri çıkartıldığı, yabancı mahkemece davalıya hüküm altına alınan alacağın ödenmesinin emredildiği, bu karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 60 günlük süre içerisinde itiraz edilebileceği belirtilerek İtalyan Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nun 482. maddesinde ifade edilen mühlet dikkate alınmaksızın geçici olarak icrasına izin verildiği, verilen karara karşı davalı tarafından itiraz edilmediğinin aynı mahkeme tarafından 01.12.2010 tarihinde tasdik edildiği, bununla ilgili olarak da yabancı mahkeme tarafından ayrıca 04.07.2011 tarihli “Yargıdan Geçme ve İtiraz Edilmediğine İlişkin Tasdikname”nin düzenlendiği anlaşılmaktadır.

22. Yabancı mahkeme tarafından düzenlenen 04.07.2011 tarihli “Yargıdan Geçme ve İtiraz Edilmediğine İlişkin Tasdikname” içeriğinde; dava konusu yabancı mahkeme kararının (ihtiyati tedbir kararı olarak Türkçe’ye çevrilmiş olup bilirkişi raporunda ödeme emri anlamına geldiği ifade edilmiştir.) İtalyan Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nun 641/2. maddesinde belirtilen sürede itiraz edilmediği tespit edildiğinden aynı Kanun’un 124. maddesi gereğince tenfizi istenen mahkeme kararının İtalyan Hukuk Usulü Muhakemesi Kanunu’nun 647.  maddesinde öngörülen koşulların yerine gelmesini müteakip yargılamadan geçtiği ve kesin olarak icra edilebilir hâle geldiği tasdik edilmiştir.

23. Her ne kadar Özel Dairece, tenfizi istenen kararın kesinleşen bir ödeme emri olduğunda bahisle teknik anlamda yargılama sonucu verilmiş ve tenfizi kabil bir ilam olarak nitelendirilemeyeceğinden bahisle bozma kararı verilmiş ise de; mahkemece, dava konusu yabancı mahkeme kararının tenfize konu olabilecek bir mahkeme ilamı niteliğinde olup olmadığına dair yazılan 27.03.2013 tarihli müzekkereye, İtalya Devleti Legnano Dairesi Koordinatör Hâkimi tarafından, T.C. Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ve Türkiye Cumhuriyeti Milano Başkonsolosluğu aracılığıyla verilen 25.02.2013 tarihli cevapta; itiraz olunmayan mahkeme kararının hukuki açıdan tüm yolların tükendiği ve kesinleşmiş bir yargı kararıyla aynı nitelikte olup bağlayıcı özellik taşıdığı, ödemeyle ilgili mahkeme kararına itirazda bulunulmaması halinde bu kararın talep edilen alacağı meşru kılarak karar gerekçelerinin hukuki açıdan geçerli olduğunu gösterdiği, bu nedenden dolayı anılan kararın geçerliliğiyle ilgili daha sonrasında herhangi bir inceleme talebinde bulunulamayacağı, muhatabının yurt dışında olduğu mahkeme kararlarının tebliği sonrasında karara yasal süresi içerisinde itirazda bulunulmaması durumunda bu kararın kesinleşmiş mahkeme kararıyla hukuki açıdan aynı statüye sahip olacağı, bu sebeplerle dava konusu yabancı mahkeme kararının altta imzası bulunan yetkilinin görüşü uyarınca kesinleşmiş mahkeme kararı statüsünde olduğu açıkça belirtilmiştir.

24. Bu itibarla davacı tarafından tenfizi talep edilen İtalya Devleti Milano Mahkemesi Legnano Bölümünün 21.12.2009 tarihli ve 1247/09 sayılı kararının, anılan mahkemenin kendi usul kurallarına göre belirli bir miktar alacağın tahsilinin hüküm altına alındığı ve bu haliyle MÖHUK’un 50 ve devamındaki maddeler kapsamında tanımlanan tenfizi mümkün olan bir mahkeme ilamı niteliğinde olduğunun kabulü ile yapılacak değerlendirme sonrasında hâsıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekir. Dolayısıyla yabancı mahkemenin kendi hukukuna uygun şekilde vermiş olduğu dava konusu kararın, ülkemizdeki usul hukuku kurallarına göre bir icra emri veya emirname olarak değerlendirilerek tenfizi kabil bir ilam niteliğinde olmadığı söylenemez.

25. Hukuk Genel Kurulundaki görüşmeler sırasında, eldeki davada tenfizi talep edilen yabancı mahkeme kararının ödeme emri niteliğinde olduğu, ilk aşamada geçici olarak icra edilebilir nitelikte olup yasal süresi içerisinde itiraz edilmemiş olması nedeniyle kesin anlamda icra edilebilir hâle geldiği, dosyadaki İtalya Devleti Legnano Dairesi Koordinatör Hâkimi’nin görüşünde de ilam niteliğinden ziyade mahkeme kararı statüsünde olduğunun ifade edildiği, açıkça ilam niteliğinde olduğunun belirtilmediği, yabancı mahkeme kararının nihai alamda verilen bir ilam niteliğinin bulunmadığı, alacağın mahkeme tarafından ilama bağlandığına dair bir hükmün mevcut olmadığı, bu haliyle kesinleşmiş bir ödeme emri statüsündeki yabancı mahkeme kararının tenfizinin mümkün olmadığı, bu nedenlerle direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı bozulması gerektiği görüşü ileri sürülmüş ise de bu görüş, Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26.  Hâl böyle olunca; mahkemece yukarıda açıklanan hususlara değinilerek verilen direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

27.  Ne var ki, Özel Dairece davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV.  SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

Direnme uygun bulunduğundan davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

Ancak karar düzeltme yolunun açık olması sebebiyle öncelikle mahkemesince Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararının taraflara tebliği ile karar düzeltme yoluna başvurulması hâlinde dosyanın Hukuk Genel Kuruluna, başvurulmaması hâlinde ise mahkemesince doğrudan YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE,

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun Geçici 3. maddesine göre uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliği tarihinden itibaren on beş gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 15.12.2022 tarihinde oy çokluğu ile karar verildi.

HGK. 15.12.2022 T. E: 11-880, K: 1750

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu