İçtihatlar Kategorisine En Son Eklenenler
-
Her ne kadar borçlu, taraflar arasında sözlü kira akdinin varlığını kabul etmiş ise de, taşınmazın alımı karşılığı ödenen paranın faizi karşılığı taşınmazda oturduğunu ayrıca kira bedelinden kaynaklı borcu bulunmadığını belirttiğinden kira alacağının varlığı ve miktarının yargılamayı gerektirdiği, davacı alacaklı vekilinin itirazın kaldırılması ve tahliye talebinin reddine karar verilmesi gerekirken
-
Davalı borçlunun, takibe dayanak sözlü kira sözleşmesinin varlığına karşı çıkmadığı ve davacı alacaklı tarafından kira alacağının tahsili amacıyla başlatılan icra takibine itiraz etmediğinin görüldüğü; taraflar arasındaki kira ilişkisinin ve takip konusu kira miktarının kesinleştiği
-
İİK. mad. 269/2 uyarınca, itirazında kira akdini ve varsa buna ait sözleşmedeki imzasını açık ve kesin olarak reddetmeyen borçlunun akdi ve kira ilişkisini kabul etmiş sayılacağı- Davalı borçlu ödeme emrine yaptığı itirazda takip dayanağı sözlü akdi açıkça inkar etmeyip, borca itirazda bulunduğundan kira ilişkisinin kesinleştiğinin kabulü zorunlu olup davalının borcu olmadığı iddiasını İİK’nin 269/c maddesine göre ispatlaması gerektiği ve bu nedenle, uyuşmazlığın yargılamayı gerektirdiğinden bahsedilemeyeceği
-
Davalı sözlü kira ilişkisine karşı koyduğuna göre, davalı borçlunun kiracı olup olmadığının belirlenmesindeki uyuşmazlık dar yetkili icra mahkemesinde çözülemeyeceğinden ve bu hususun yargılamayı gerektirdiği-
-
Taraflar arasında sözlü kira sözleşmesinin varlığı hususunda uyuşmazlık bulunmadığı, uyuşmazlığın aylık kira miktarına yönelik olduğu, davacının alacaklı aylık 750,00 TL üzerinden takip başlattığı, davalı borçlunun şirket aylık kira bedelinin 250,00 TL olduğunu belirterek aylık kira miktarına karşı çıktığı, kiraya verenin aylık kira miktarını, kiracının kira bedelini ödediğini kanıtlaması gerekeceği, alacaklı kira parasının ne miktar olduğunu İcra İflas Kanunu’nun 68. maddesinde sayılan belgelerle kanıtlayamadığından, mahkemece, davalının bildirdiği aylık kira miktarı dikkate alınarak işin esası incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile davanın tümden reddine karar verilmesinin doğru olmadığı-
-
Tasarrufun iptali davasının davalısı konumundaki şikayetçi hakkındaki ihtiyati haciz kararının asıl takibin başlatıldığı icra dosyasında tatbik edilmesi nedeni ile teminat karşılığında ihtiyati hacizlerin kaldırılması isteminin icra mahkemesince değerlendirilmesi gerektiği-
-
Genel mahkemede yargılama sırasında verilen ihtiyati haciz kararının infaz edildiği,, ancak ihtiyati haciz hakkında bir takibin bulunmadığı görüldüğünden, ihtiyati tedbir niteliğindeki ihtiyati haczin infazına ilişkin şikayetlerin de kararı veren mahkemece incelenmesi gerektiği, teminat karşılığında ihtiyati haczin kaldırılması istemiyle icra mahkemesine yapılan başvurunun görevsizlik nedeniyle usulden reddine karar verilmesi gerekeceği-
-
5411 sayılı Bankacılık Kanunu’nun 143. maddesindeki düzenlemede “muaflıktan” değil “istisna”dan söz edilmekte olup, varlık yönetim şirketlerinin yaptıkları işlemleri ve bununla ilgili olarak düzenlenen kağıtları, kuruldukları takvim yılı ve bunu izleyen beş yıl süresince, 492 sayılı Harçlar Kanunu’na göre ödenecek harçlardan, maddede sayılan diğer vergilerden ve kesintilerden istisna tutmuştur.
-
Varlık Şirketinin Yargı Harçlarından Muafiyeti
-
5411 Sayılı Bankacılık Kanununun 143/6. Maddesinde varlık yönetim şirketleri için getirilen harç istisnası ise anılan maddede düzenlendiği üzere bu şirketlerin kendi yapacakları işlemler ve bunlar için düzenlenecek kağıtlara ilişkin olduğundan temlik alarak takip ettikleri alacak ve davaları kapsamamaktadır. Dolayısıyla davacı varlık yönetim şirketi harçtan muaf değildir.
-
İİK’nın 264/3. maddesi hükmü burada uygulanmayacağından, tasarrufun iptali davası sırasında verilen ihtiyati haciz, tasarrufun iptali kararı ile kesin hacze dönüşür. Bu nedenle İİK’nın 281/2. maddesi uyarınca verilen ihtiyati haciz kararının, asıl icra dosyasından infazı gerekir.
-
Haczedilen Aracın Belediye Başkanının Makam Aracı Olmasının Fiilen Kamu Hizmetinde Kullanıldığı Anlamına Gelmeyeceği ve Haczini Engellemeyeceği
-
(Zeminde mevcut) olmayan taşınmazın ihale edilmesi halinde, satışı yapan icra dairesi görevlisinin kusuru ve sorumluluğu bulunmaktaysa da, ihaleyi alıcısının da ihaleye girmeden önce aldığı yeri mahallinde görüp kontrol etmesi ve buna göre ihaleye girmesi gerekirken bu özenli davranışa riayet etmediği anlaşıldığından, müterafik (bölüşük) kusurunun olduğu-
-
Gerçek olmayan hayali bir adrese yapılan sahte tebligatla borçlandırılan ve haberi olmaksızın bankadaki parası haczedilen kişinin zararının oluşmasında kimin kusurlu olduğunun, uzman kişilerden oluşan bilirkişi kurulundan alınacak olan raporla tespit edilmesi gerektiği-
-
İcra memurunun sorumluluğundan kaynaklanan maddi tazminat istemine ilişkin davada, kaldırılmaması gereken hacizler için de müzekkere yazıldığı ve hacizlerin kaldırılmasını müteakip dava dışı borçlunun bir kısım taşınmazlarının satıldığı, diğer taşınmazlar üzerindeki hacizlerin ise ikinci sıraya düştüğü ve bu taşınmazların satışının talep edildiği anlaşılmakla, mahkemece tüm takip aşamaları, davacıya ait bir kısım taşınmazın cebri icra yoluyla satılarak satış bedelinin icra dosyasına yatırıldığı da gözetilerek davaya konu edilen gerçek zararın bilirkişi heyeti marifetiyle tespiti gerektiği-
-
İcra memurunun; takip dosyasında borçlunun, taşınmazının bulunduğu arsa üzerinde hissesi oranında malik olmasına rağmen taşınmazın tamamı borçluya aitmiş gibi gerçekleştirdiği satış işlemleri nedeniyle kusurlu olduğu-