Makaleler

İflas ile Vekâlet Sözleşmesinin Sona Ermesi

İFLAS İLE VEKÂLET SÖZLEŞMESİNİN SONA ERMESİ

Ahmet Gökhan UYSAL

Bu yazımızda müflisin vekillerinin iflas etmeden önce vekilliğini üstlendikleri dava ve takiplerin durumu ile vekâlet sözleşmelerinin akıbetinin ne olacağı hususunda değerlendirmelere yer verilecektir.

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 513/1. Maddesinde "Sözleşmeden veya işin niteliğinden aksi anlaşılmadıkça sözleşme, vekilin veya vekâlet verenin ölümü, ehliyetini kaybetmesi ya da iflası ile kendiliğinden sona ermiş olur. " denilmektedir.

Konu ile alakalı Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2020/1787 Esas, 2020/3501 karar, 19/10/2020 tarihli kararında; Dosyanın incelenmesinde, davalı … vekilinin temyiz talebinin reddine dair 28/11/2016 tarihli ek kararın, davalı şirket vekili Avukat …’na 17/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesinden sonra anılan şirket vekili Avukat … tarafından 06/02/2020 havale tarihli dilekçenin gönderildiği, dilekçede davalı şirketin…7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/95 Esas sayılı dosyası ile iflasına karar verilmiş olduğu, bu nedenle davanın … 3. İcra ve İflas Dairesi’nin 2017/36 iflas dosyasına bildirilmesinin ve çıkacak bütün tebligatların ilgili iflas müdürlüğüne gönderilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Konu ile ilgili UYAP marifetiyle yapılan araştırmada…7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2017 tarihli, 2016 /95 Esas ve 2017/794 Karar sayılı dosyası ile davalı şirketin 14/09/2017 günü saat 16:43 itibariyle iflasına karar verildiği tespit edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513. maddesinin 1. fıkrasına göre iflasın açılması ile birlikte vekilin temsil ve vekâlet görevi sona ermiş olacağından, iflas kararından sonra vekalet görevi sona eren Avukat …’na yapılan 28/11/2016 tarihli ek kararın tebliği usule uygun olmamıştır. Şu durumda mahkemece davalı … vekilinin temyiz talebinin reddine dair 28/11/2016 tarihli, 2015/645 Esas ve 2016/627 Karar sayılı ek kararın ilgili iflas masasına usulüne uygun şekilde tebliği yapılıp yasal temyiz süresi beklendikten sonra gönderilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir. " şeklinde hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.

Yine 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 513/2. maddesi hükmü uyarınca Aynı maddenin 2. fıkrası ile de, vekâletin sona ermesinin vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürmesi hâlinde, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisinin, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcinin vekâleti ifaya devam etmekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmış, maddeden de anlaşıldığı üzere bu istisna hüküm ile iflas edenin mal varlığının, her türlü hak, alacak ve menfaatlerinin akamete uğramaması bakımından ivedi ve önemli dava, takiplerle ilgili haklarına halel gelebilecek iş ve işlemlerini kendi başlarına iş görmeye başlayıncaya kadar vekalet yükümlülüğünü yerine getirmeye devam etmesi gerektiğine dair açık bir hükme yer verilmiştir.

Bu Konu ile alakalı da Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2020/2203 Esas, 2020/4155 sayılı 09/12/2020 tarihli kararında;

“6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 513/1. maddesine göre, taraflardan birinin iflası ile vekâlet ilişkisinin kendiliğinden son bulacağı düzenlenmiş, aynı maddenin 2. fıkrası ile de, vekâletin sona ermesinin vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürmesi hâlinde, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisinin, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcinin vekâleti ifaya devam etmekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, iflasın açılmasına ilişkin ilk derece mahkemesi kararının 13.11.2019 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilinin kararın tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süresi içerisinde, 18.11.2019 tarihinde istinaf kanun yoluna müracaat etmesine rağmen istinaf harç ve giderlerini yatırmadığı, ilk derece mahkemesince istinaf harç ve giderlerinin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi halde kanun yolundan vazgeçmiş sayılacağına dair ihtarın davalı vekiline 30.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 28.11.2019 havale tarihli dilekçesi ile iflas kararı ile vekâlet ilişkisinin sona erdiğini ve dosyanın bundan sonra iflas müdürlüğüne bildirilmesini talep ettiği, bu defa ilk derece mahkemesince iflas harç ve giderlerinin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için 19.12.2019 tarihinde çıkartılan ikinci muhtıranın iflas müdürlüğüne bildirildiği ve 23.12.2019 tarihinde istinaf harç ve giderlerinin yatırıldığı anlaşılmaktadır.

Az yukarıda da ifade edildiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 513/2. maddesinde iflas kararı ile son bulan vekâlet ilişkisi bakımından bir kısım ivedi ve önemli işlerde vekile yetki verildiği, iflas kararının müflisin kişiliği ve malvarlığı üzerindeki sonuçları bakımından bu karara karşı kanun yoluna müracaat edilmesinin de ivedi ve önemli işler kapsamında olduğu, vekilin iflas kararına karşı kanun yoluna başvurma yetkisinin iflas kararının iflas dairesine bildirilmesi ve iflas dairesinin iflas tasfiyesine ilişkin işlemlere başlaması aşamasına kadar devam etmesi gerektiği açıktır.

Bu itibarla, kanun yolu harç ve masraflarının tamamlanmasına yönelik iflas müdürlüğüne yapılan ikinci ihtarnamenin gereğinin yerine getirilmiş olduğu da gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi yapılması gerekirken istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.“ şeklinde hüküm verilmiştir.

Sonuç olarak ;

6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu`nun 513/1. maddesi hükmü uyarınca iflas edenin vekâlet sözleşmesinin iflas ile kendiliğinden sona ereceği, vekâletin sona ermesi vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürüyorsa, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekilin vekâleti ifaya devam etmekle yükümlü olduğu, iflas kararının müflisin kişiliği ve malvarlığı üzerindeki sonuçları bakımından ivedi ve önemli işler söz konusu olduğunda iflas kararının iflas dairesine bildirilmesi ile tasfiye işlemlerine başlaması aşamasına kadar masa menfaatlerine aykırı olmamak kaydıyla bahse konu işlemlere devam etmesi gerektiği değerlendirilmektedir.

Söz konusu paylaşımlarımız iflas hukukuna dair Yargıtay kararları ışığında kendi yorum ve değerlendirmelerimiz olup, ilgili olan herkese yararlı olması dileğiyle.

Kaynaklar:

– 2004 Sayılı İcra ve İflas Kanunu ilgili maddeleri

– Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2020/2203 Esas, 2020/4155 sayılı 09/12/2020 tarihli kararı

– Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2020/1787 Esas, 2020/3501 sayılı 19/10/2020 tarihli kararı

İlgili Yargıtay kararları:

Yargıtay 4.Hukuk Dairesinin 2020/1787 Esas, 2020/3501 karar, 19/10/2020 tarihli kararında; Dosyanın incelenmesinde, davalı … vekilinin temyiz talebinin reddine dair 28/11/2016 tarihli ek kararın, davalı şirket vekili Avukat …’na 17/01/2020 tarihinde tebliğ edildiği, dosyanın temyiz incelemesi için Yargıtay’a gönderilmesinden sonra anılan şirket vekili Avukat … tarafından 06/02/2020 havale tarihli dilekçenin gönderildiği, dilekçede davalı şirketin…7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2016/95 Esas sayılı dosyası ile iflasına karar verilmiş olduğu, bu nedenle davanın … 3. İcra ve İflas Dairesi’nin 2017/36 iflas dosyasına bildirilmesinin ve çıkacak bütün tebligatların ilgili iflas müdürlüğüne gönderilmesinin talep edildiği anlaşılmıştır. Konu ile ilgili UYAP marifetiyle yapılan araştırmada…7. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 14/09/2017 tarihli, 2016 /95 Esas ve 2017/794 Karar sayılı dosyası ile davalı şirketin 14/09/2017 günü saat 16:43 itibariyle iflasına karar verildiği tespit edilmiştir. 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 513. maddesinin 1. fıkrasına göre iflasın açılması ile birlikte vekilin temsil ve vekâlet görevi sona ermiş olacağından, iflas kararından sonra vekalet görevi sona eren Avukat …’na yapılan 28/11/2016 tarihli ek kararın tebliği usule uygun olmamıştır. Şu durumda mahkemece davalı … vekilinin temyiz talebinin reddine dair 28/11/2016 tarihli, 2015/645 Esas ve 2016/627 Karar sayılı ek kararın ilgili iflas masasına usulüne uygun şekilde tebliği yapılıp yasal temyiz süresi beklendikten sonra gönderilmek üzere dosyanın mahal mahkemesine geri çevrilmesi gerekmiştir.

Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 2020/2203 Esas, 2020/4155 sayılı 09/12/2020 tarihli kararı:

“6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu(TBK)’nun 513/1. maddesine göre, taraflardan birinin iflası ile vekâlet ilişkisinin kendiliğinden son bulacağı düzenlenmiş, aynı maddenin 2. fıkrası ile de, vekâletin sona ermesinin vekâlet verenin menfaatlerini tehlikeye düşürmesi hâlinde, vekâlet veren veya mirasçısı ya da temsilcisinin, işleri kendi başına görebilecek duruma gelinceye kadar, vekil veya mirasçısı ya da temsilcinin vekâleti ifaya devam etmekle yükümlü olduğu hüküm altına alınmıştır.

Somut olayda, iflasın açılmasına ilişkin ilk derece mahkemesi kararının 13.11.2019 tarihinde davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilinin kararın tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süresi içerisinde, 18.11.2019 tarihinde istinaf kanun yoluna müracaat etmesine rağmen istinaf harç ve giderlerini yatırmadığı, ilk derece mahkemesince istinaf harç ve giderlerinin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması, aksi halde kanun yolundan vazgeçmiş sayılacağına dair ihtarın davalı vekiline 30.11.2019 tarihinde tebliğ edildiği, davalı vekilinin 28.11.2019 havale tarihli dilekçesi ile iflas kararı ile vekâlet ilişkisinin sona erdiğini ve dosyanın bundan sonra iflas müdürlüğüne bildirilmesini talep ettiği, bu defa ilk derece mahkemesince iflas harç ve giderlerinin bir haftalık kesin süre içerisinde yatırılması için 19.12.2019 tarihinde çıkartılan ikinci muhtıranın iflas müdürlüğüne bildirildiği ve 23.12.2019 tarihinde istinaf harç ve giderlerinin yatırıldığı anlaşılmaktadır.

Az yukarıda da ifade edildiği üzere, 6098 sayılı TBK’nın 513/2. maddesinde iflas kararı ile son bulan vekâlet ilişkisi bakımından bir kısım ivedi ve önemli işlerde vekile yetki verildiği, iflas kararının müflisin kişiliği ve malvarlığı üzerindeki sonuçları bakımından bu karara karşı kanun yoluna müracaat edilmesinin de ivedi ve önemli işler kapsamında olduğu, vekilin iflas kararına karşı kanun yoluna başvurma yetkisinin iflas kararının iflas dairesine bildirilmesi ve iflas dairesinin iflas tasfiyesine ilişkin işlemlere başlaması aşamasına kadar devam etmesi gerektiği açıktır.

Bu itibarla, kanun yolu harç ve masraflarının tamamlanmasına yönelik iflas müdürlüğüne yapılan ikinci ihtarnamenin gereğinin yerine getirilmiş olduğu da gözetildiğinde Bölge Adliye Mahkemesi’nce ilk derece mahkemesi kararına yönelik istinaf incelemesi yapılması gerekirken istinaf başvurusunun yapılmamış sayılmasına karar verilmesi hatalı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.“

İlgili Makaleler

Başa dön tuşu