Kira Alacakları ve Tahliyelerine İlişkin İcra Takibi Kategorisine En Son Eklenenler
-
Türk parasının kıymetinin korunması amacıyla yürürlülüğe konulan mevzuatta 2018 yılında yapılan değişiklik ile döviz cinsinden ve dövize endeksli olarak sözleşme yapma özgürlüğüne sınırlama getirilmekle ekonomik kamu düzeninin korunması amaçlanmış olup bu durumun mahkemelerce re’sen dikkate alınmasının gerektiği
-
Kira sözleşmelerinde özel hüküm ile belirlenen gecikme faizi uygulaması
-
Kira sözleşmesinin niteliğinin tespitindeki kriterler- Hasılat kirası-
-
İcra ve İflas Kanunu’ndaki süreler hakkında HMK’nın 102 ila 104. maddelerinde düzenlenen adli tatile ilişkin hükümler uygulanamayacağı- İİK’nın 269/a maddesinde öngörülen ihtar müddetinin bitim tarihinin adli tatile denk gelmesi durumunda, ihtar müddeti adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılmayacağı
-
İ.İ.K.’nın 36. maddesi İ.İ.K.’nda özel hüküm bulunmadıkça (İ.İ.K.’nun 97/14, 269/c-3, 276/2) icra mahkemesi kararları hakkında uygulanmayacaktır. Anılan madde genel mahkemelerce verilen kararlar hakkında uygulanabilir. İ.İ.K’da itirazın kaldırılmasına ilişkin kararlara yönelik İ.İ.K.’nın 36. Maddesinin uygulanabileceğine yönelik özel düzenleme bulunmadığından, kira alacağı kaynaklı itirazın kaldırılmasına yönelik ilama ilişkin mehil belgesi verilmesi mümkün değildir.
-
Eser sözleşmesinden kaynaklanan bakiye iş bedelinin tahsili için yapılan ilamsız icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkin davada, “yüklenicinin kat malikleri ile doğrudan doğruya sözleşme akdetmediği” ileri sürülerek yapılacak husumet itirazının dinlenmeyeceği
-
Kiralananın tahliye edildiğinin (kiracının kiralananı iade borcunu yerine getirdiğinin) kabul edilebilmesi için, kiralananın fiilen boşaltılmasının yeterli olmadığı, anahtarın da kiralayana teslim edilmesi gerekeceği, kiralayan anahtarı almaktan kaçınırsa, kiracının yapması gerekenin, mahkemeden bu yolda tevdi mahalli tayinini isteyip, tayin edilecek yere anahtarı teslim etmek ve durumu kiralayana bildirmek olduğu
-
Borçlu takibe yasal süresi içinde itiraz etmediğinden takibin kesinleştiği, bu durumda kesinleşen takipten dolayı davacı alacaklının icra mahkemesinden tahliye istemesinde hukuki yararının bulunmadığı, o halde davanın hukuki yarar yokluğundan reddine karar verilmesi gerekeceği
-
Taraflar arasındaki kira sözleşmesinde bulunan tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi açık bir şekilde yer almadığından TBK’nun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemeyeceği
-
Borçlunun kira ilişkisine ve kira miktarına açıkça karşı çıkmaması karşısında İİK’nun 269/2. maddesi gereğince kira ilişkisinin ve aylık kira miktarının kesinleştiğinin kabulü gerekir. Bu durumda davalı borçlu kiranın ödendiğini veya sair bir sebeple istenemeyeceğini İİK’nun 269/c maddesinde belirtilen belgelerle kanıtlamak durumundadır.
-
Sözleşmede ödenmeyen kira bedelleri gecikme zammı uygulanacağı kararlaştırılmışsa, bu gecikme zammının sözleşmede aksi belirtilmediği sürece aylık değil yıllık olarak istenmesi gerekir.
-
Uzayan kira süresi bakımından kefilin sorumluluğunun devam edebilmesi için; öncelikle bu hususun sözleşmede kararlaştırılmış olması, bunun yanında, kefilin uzayan dönemdeki sorumluluğunun azami hangi süreyle ve hangi miktarla sınırlı olacağının açıkça gösterilmiş olması gerekir.
-
Sözleşmedeki sürenin bitimini takip eden bir ay içinde kiralayanın, İİK’nun 272. maddesi gereğince icra dairesinden tahliye isteyebileceği gibi, dilerse mahkemeden de tahliye isteminde bulunabileceği, davacı tarafından tahliye talepli icra takibi de süre sonundan bir ay içerisinde davalı aleyhine başlatıldığı, her ne kadar mahkemece dava yargılamayı gerektirdiği gerekçesi ile reddedilmiş ise de, İİK’nun 275/2. maddesinde belirtilen kiranın yenilendiğine veya uzatıldığına dair aynı kuvvet ve mahiyette bir belgenin dosyaya ibraz edilmediği, bu durumda kiralananın vasfının yargılamayı gerektirdiğinden bahsedilemeyeceği-
-
Davacı tahliye taahhütnamesinde belirtilen süreden önce başlatılan icra takibi ile tahliye taahhüdüne dayanarak kiralananın tahliyesini istediğinden açılan davanın reddi gerektiği-
-
Tahliye taahhütnamesi düzenlenmiş olup, davalının düzenleme ve tahliye tarihinin belgeye sonradan yazıldığını ve gerçeği yansıtmadığını ileri sürmüş ise de bu iddiasını aynı ispat gücüne haiz başka bir belge ile kanıtlamak durumunda olduğu
-
Tahliye taahhüdünde, tahliye tarihi belli (açık) bir şekilde yer almadığından Türk Borçlar Kanununun 352. maddesinin aradığı anlamda bir tahliye taahhüdünün varlığından bahsedilemez.